Ulusal Markalaşma
Dünyadaki her ulus iyi bir imaja ve itibara sahip olmayı, bu sayede turizm, ticaret ve kalkınma ekonomisinde kazanç elde etmeyi amaçlar. Bu nedenle dünyada eşi benzeri olmayan kültürel değerlerin tanınması ve ulus olarak “marka” olunması için tanıtım programları önem kazanmaktadır. Bu amaçların gerçekleştirilmesi, tarihsel, siyasal, ekonomik, kültürel ve toplumsal değerlerin niteliklerinin düzeyi ile ilgilidir. Yani iyi bir imaj elde etmek ve dolayısıyla itibarını yükseltmek doğal olarak gerçekleşemez. Bu nedenle milletler, imkanları ölçüsünde belirledikleri hedeflere ulaşmak için stratejik planlama yöntemleriyle çaba harcarlar. Ulus markalaşması alanında dünyaca ünlü bir araştırmacı ve “ulus markalaşması” kavramını ilk kullanan kişi olan Simon Anholt, uluslar arasında rekabetçi bir kimlik mücadelesi olduğunu belirtmektedir. Anholt'a göre, hükümetlerin öncelikle ülkelerinin gerçekte ne olduğu, neyi temsil ettiği ve nereye gittiği konusunda iyi, net, inandırıcı ve olumlu bir fikre sahip olması gerekiyor. Böylece politikalarını buna göre belirleyecek ve rekabetçi bir ulusal kimlik oluşturacaklardır. Bu, uluslararası ilişkilerinin hemen her alanında kullanacakları bir araçtır (Simon Anholt (2007). Rekabetçi Kimlik. Uluslar, Şehirler ve Bölgeler için Yeni Marka Yönetimi. Palgrave Macmillan. New York. S.26)