KAMU DİPLOMASİSİNİN İÇERİDE VE DIŞARIDA KARŞILAŞTIĞI ZORLUKLAR
Kathy R. Fitzpatrick The Hague Journal of Diplomacy dergisinin 2012 yılının 7. sayısında yayınladığı “Defining Strategic Publics in a Networked World: Public Diplomacy’s Challenge at Home and Abroad” (Ağlarla Bağlı Bir Dünyada Stratejik Kamuların Tanımlanması: Kamu Diplomasisinin İçerde ve Dışardaki Mücadelesi) (s. 421-441) başlıklı makalesinin giriş bölümünde eski bir diplomat olan Shaun Riordan’a 1 atfen 21. Yüzyılda klasik diplomasinin giderek daha çok sivil toplumu dikkate almak zorunda kalacağını ileri sürmektedir. Bu kuşkusuz doğru bir tespittir. Dışişleri Bakanlıkları ve diğer ilgili devlet kurumları her ülkede bu maksatla yeni yapılanmalara girişmişler ve hedef olarak belirledikleri toplumlara yönelik stratejiler geliştirmeye başlamışlardır.
Ancak, tespitin daha çok zamanın ruhuna uygun bir teknik gereklilik olarak anlaşılması gerekmektedir. Kamu diplomasisi faaliyetleri hedef olarak düşünülen kamuların nasıl tanımlanacağından başlayarak onlara hangi vasıtalarla yaklaşılacağına kadar çözümü zor sorunlardan etkilenmektedir. Öncelikle de stratejik kamu diplomasisi ilkelerinin başından itibaren benimsenmesi şarttır.
Başından itibaren ifadesinden öncelikle ulusal çıkar tanımlaması ile başlayan süreç kastedilmektedir. Her devlet bu tanımlamayı yaptıktan sonra ulusal çıkarın nasıl dışa anlatılacağı konusunda kafa yormak zorundadır. Dış dünya sizin ulusal çıkar tanımlamanızı kendisince yorumlayabilir. Fakat maksat o tanımlamanın sizin tarafınızdan yapıldığı şekilde somutlaştırılması ve ifade edilmesidir. Süreçteki sonraki aşama ise hedefi belirlemek, her yönüyle tanımak ve hangi yöntemlerle çalışılacağı konusunda karar vermektir. Sonrasında ise icra edecek yetkin kişi ve kurumların devreye girmesi gerekir. Tüm bu aşamaların disiplinler arası bir strateji kapsamında birbiri ardından hayata geçirilmesi stratejik kamu diplomasisinin olmazsa olmazıdır.