logo
12 Ekim 2023

ULUSLARARASI GÖÇ, GÖÇMENLER VE KAMU DİPLOMASİSİ

Çağımız göçler çağıdır. Birleşmiş Milletler verilerine göre 281 milyon kişi doğduğu yerden farklı bir sınır aşırı coğrafyada yaşamını sürdürmektedir. Bu sayı dünya nüfusunun %3,6’sına tekabül etmektedir. Göçmenler, doğdukları vatanlarından farklı nedenlerle göç etmektedirler. Siyasal, ekonomik, kültürel, ekolojik nedenlerin yanında daha iyi yaşam koşullarına ulaşma arzusu gibi düşüncelerle ülkelerini terk eden insanların büyük bir çoğunluğu yeni vatanlarında sürekli yerleşme amacı taşımaktadır. Göçmenlerin çoğu başlangıçta günün birinde ülkelerine geri dönme arzusunu canlı tutsa da devam eden koşullar genellikle geri dönüş arzularına ket vurulmasına neden olmaktadır.

Uluslararası göçmenlerin kaynağı veya hedefi olan ülkeler konuya ilişkin mevzuatları ve özellikle uygulamaları nedeniyle dünya kamuoyunun gözlemlerine muhatap olmaktadırlar. Başka bir ifadeyle göçmenlere karşı davranışları uluslararası etik ve hukuk kurallarına uymayan ülkeler tabiatıyla eleştirilmekte ve imajlarının bozulması ile karşılaşmaktadırlar. Göçmenlerin geride bıraktıkları vatanlarının onlara yeterince “sahip çıkamadığı ve güvenli bir yaşam ortamı” sunamadığı şeklindeki bir imaj, menşe ülkelerinin itibarı için zedeleyici bir unsurdur. Göçmenlerin gittikleri ülkelerin de onlara göstermediği ihtimam ve esirgenen koruma, itibarları açısından zararlı olmaktadır.

Bu görüşler ışığında ülkelerin imajlarını ilgilendirmesi nedeniyle göç ve göçmenlere ilişkin konular kamu diplomasisinin de bir alanı haline gelmektedir. Örneğin, son yıllarda Akdeniz’de ve Ege Denizinde düzensiz göçmenleri geri iten ve onların ülkelerine girmesini engelleyen Avrupa Birliği ütesi ülkelerin bu tutumları açıkça insan haklarını ve uluslararası hukuku ihlal anlamına gelmektedir. Bu ülkelerin imajlarında önemli ölçüde bozulma olmaktadır.

Kamu diplomasisi açısından bakıldığında göç ve göçmenlerle ilgili politika ve uygulamaların devletlerin stratejik kamu diplomasilerinde yer alması günümüzde kaçınılmaz olmaktadır. Tabii bunun için göç ve göçmenlerle ilgili yaklaşımların insan haklarına ve uluslararası hukukun kurallarına uygun bir tavır içinde olması elzemdir. Ege’de ve Akdeniz’de yoksul ve çaresiz düzensiz göçmenleri ölüme terk eden ve onlara her türlü kötü muameleyi reva gören bir anlayış kesinlikle çağ, ahlak ve hukuk dışıdır. Bu muamelenin sahiplerinin ise iyi bir imajlarının olması beklenemez.